HAYAT SU GİBİ AVUÇLARIMIZDAN KAYIP GİDİYOR

HAYAT SU GİBİ AVUÇLARIMIZDAN KAYIP GİDİYOR

HAYAT SU GİBİ AVUÇLARIMIZDAN KAYIP GİDİYOR


Çocukluk ve ilk gençlik dönemimizde sinemaya gitmek ve bir de boş arsalarda lastik top koşturmak tek eğlencemizdi. Sinema için yirmi beş kuruş bulduk mu neşemize sınır olmazdı. Sporcuların ve artistlerin adlarını bir akrabamızın adını bilmek gibi ezberlemiştik. Bunlardan biri de dansöz Leyla Sayar'dı.
Bu hanım hayatın hay huyu içinde yuvarlanıp giderken daha sonraları dansözlüğü bırakıp tesettüre girdiğini üstad Said Nursi'nin kitaplarını okuduğunu gazetelerden öğrenmiştim. Kadıncağız bazı çirkeflerin yaptığı gibi bunu bir reklam aracı yapmadı, sessiz sedasız kendi köşesinde yaşadı.
İnternette dolaşırken tesadüfen resmini gördüm. Beş sene önce vefat etmiş (1939-2016). Mobilyasız mefruşatsız bir evde bir masanın yanında yer minderinde oturuyor. Mülakatçıya hasta olduğunu, günde bir poğaça ile yaşadığını, bütün emlakini hayır kurumlarına bağışladığını söylüyor.
Asıl söyleyeceğim şeye geleyim. Leyla Sayar diyor ki, her gün yazıyorum. Birkaç defter birikti, onları yayınlasınlar diye kültür bakanlığına gönderdim, gençlere yararlı olur.
Kayırmacılığın, ahbap çavuş ilişkilerinin bu kadar geçerli olduğu bir ortamda kim Leyla Sayar'ın yazdıklarını alıp yayınlar, çok değerli olsalar bile okumadan bir köşeye atarlar. Ama o ne güzel hayal. Onu o hayal yaşatmış o güne kadar.
Leyla Sayar bana beni hatırlattı. kendi kendime dedimki, sen de bir hayalin peşinde koşuyorsun. Şu ana kadar hiçbir şey yapmadın, hala ilerde büyük eserler yaratıp şan u şöhrete kavuşacağını düşünüyorsun. İnsanlar bunu bilseler sana gülerler.

GÜNDEM

DÜNYA